23 Ağustos 2010 Pazartesi

franny ve zooey'i okurken

salinger bana hiç acımıyor çok acımasız. kendilerini kolaylıkla ifade edebilen adamlar, kadınlar betimlemiş. herkes çok zeki, herkesin geniş ve objektif bir bakış açısı var. zaten bu yüzden çok rahatlar. kafaları rahat değil ama.

olmaları gerektiği gibi olmayı başarmış karakterler bunlar sanki.

kendime yakın hissettiğim bir sürü roman karakteri gibi sıkkın, üzgün, takıntılı filan da olsalar, bizim benim bir türlü yapamadığımız şeyi yapmışlar, öz-memnuniyetlerini sağlamışlar.

kendimi roman karakterleriyle karşılaştırmam şimdi biraz sıkıntılı saçma geldi ama; ben franny’yi her türlü döverim yani.

babam hapse girmiş ve karate biliyorum.

insanların 9 katlı topu vardı. insanların halası almanya‘dan bi şeyler getiriyordu. insanlar benim hiç bilmediğim oyunları biliyor + rahatlıkla oynuyordu. insanların bisikletleri çok iyiydi. hatta bazı insanlarınkaykayı bile vardı. insanlar gidip bakkala bi şey yazdırabiliyorlardı. insanlar ağaca çıkmak konusunda olmasa da ağaçtan inmekte benden çok çok daha iyiydiler.

insanlar dediğim yaşıtlarım tabii. o zamanki. ben de 4-5 filanım herhalde.

ben de gayet normal bir banka memuru olan babamın eskiden hapiste yattığını iddia ettim. “benim babam seninkini döver”in oz versiyonu.

hemen arkasından “karate biliyorum” dedim ve ellerimi “hi-yaa” pozisyonuna soktum (bence bunu herkes anladı).

“ben de pisimdir haaa” hesabı.