"(...)bencil güdülerini yenerek yapacağın her şey bu anlamdaibadettir, hayvani nefsine karşı başkaldırıdır. Keman çalmayı öğrenmek de öyledir (eğer maksadın pavyonda çalıp para kazanmak değilse), kuzey kutbunun keşfetmek de öyledir (eğer maksadın şan ü şereften öte bir şeyse), sokak çocuklarına barınak kurmak da öyledir (eğer amacın almak değil gerçekten vermek ise)." (17Temmuz 2013, nisanyan1.blogspot.com)
Aklın yolu bir, doğru yoldaymışım gibi hissettim. Sevan Hocam aşmış ama:
"Eğer nefsinin yenmek ibadetse, asıl abid kimdir ben size söyleyeyim. Ramazan'da gidip Erzurum'un ortasında rakı içendir. Cüretini inancın ve hakikatin ışığı aydınlatır, kalabalıkların cılız kandili değil. İnandığı şey uğruna alemi hiçe sayan, rahatını hiçe sayan, acıyı ve ayıplanmayı ve dayağı hatta ölümü göze alan odur, ötekiler değil.
Azizler ve ermişler onlardan çıkar. Ötekilerden değil."
Ötekilerden değil. Ötekiler değil. Kalabalıkların cılız kandili değil. Uç uca ekleyip de şöyle bir bakınca görünüyor ki, sadece yeni abidler eski güzellikleri geri getirebilirler. Ki getirecekler.