tag:blogger.com,1999:blog-45836477258871236582024-03-19T06:03:22.831+03:00this machine kills me!paraphora.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.comBlogger33125tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-29391918070011557112014-05-17T10:59:00.001+03:002014-05-17T10:59:54.925+03:00Yeni abidlerİyi bir şeyler yapmanın ibadet olduğunu düşünmüşümdür hep. Artık karşı kıyının anlamı değişti, bambaşka -belki de bambaşka olmayan- bir zemine kaydı, ama neye ya da neden yapılırsa yapılsın ibadet işte adı. Ders çalışmak, çiçekleri sulamak, iyi olmaya çalışmak, kendim için değil, mutlak iyi, doğru için bir şeyler yapmak filan ibadet olmalı; yoksa aklın başka yerlerde, kalbinde hinlikler cinlikler, yat kalk dur. Geçen gün okudum, Sevan Nişanyan yazmış:<div><br></div><div><i>"(...)bencil güdülerini yenerek yapacağın her şey bu anlamdaibadettir, hayvani nefsine karşı başkaldırıdır. Keman çalmayı öğrenmek de öyledir (eğer maksadın pavyonda çalıp para kazanmak değilse), kuzey kutbunun keşfetmek de öyledir (eğer maksadın şan ü şereften öte bir şeyse), sokak çocuklarına barınak kurmak da öyledir (eğer amacın almak değil gerçekten vermek ise)." </i>(17Temmuz 2013, nisanyan1.blogspot.com)</div><div><br></div><div>Aklın yolu bir, doğru yoldaymışım gibi hissettim. Sevan Hocam aşmış ama:</div><div><br></div><div><i>"Eğer nefsinin yenmek ibadetse, asıl abid kimdir ben size söyleyeyim. Ramazan'da gidip Erzurum'un ortasında rakı içendir. Cüretini inancın ve hakikatin ışığı aydınlatır, kalabalıkların cılız kandili değil. İnandığı şey uğruna alemi hiçe sayan, rahatını hiçe sayan, acıyı ve ayıplanmayı ve dayağı hatta ölümü göze alan odur, ötekiler değil.</i></div><div><i>Azizler ve ermişler onlardan çıkar. Ötekilerden değil."</i></div><div><i><br></i></div><div>Ötekilerden değil. Ötekiler değil. Kalabalıkların cılız kandili değil. Uç uca ekleyip de şöyle bir bakınca görünüyor ki, sadece yeni abidler eski güzellikleri geri getirebilirler. Ki getirecekler.</div>surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-22817106578608981522013-04-08T20:11:00.002+03:002013-04-08T20:11:25.011+03:00rutinNişanyan Sözlük bu kelimenin Fransızca'dan geldiğini, "yol, rota güzargah" anlamına gelen ve aslen Latince'deki "karayolu" anlamlı "via rupta" ifadesinin karşılığı olan "route" sözcüğünden türediğini söylüyor. Ama ne önemi var, ben laf kalabalığıyla yolu uzatmaya çalışıyorum sadece.<br />
<br />
Rutinim yok. Tek tek, tekrar tekrar düşünerek, farklı yerlerde girip farklı yerlerden çıkarak, ama aynı hastanenin içinde, ama aynı insanlarla birlikte, her gün aynı dolmuşla gidip, aynı dolmuşla dönerek, aynı yemeği yiyip aynı çayı içerek ve en önemlisi aynı kişi olup aynı farklı kişi olmayı isteyerek yaşıyorum.<br />
<br />
Rutin diye bir şey yok, "h" yüksekliğinde olsa keşke her şey. Sürtünmeleri ihmal etsek, yer çekimini her insan için her mücadelede eşit kabul etsek.<br />
<br />
A, kendi hakkımı yemeyeyim, her yazımı öyle hissetmesem bile saçma sapan bi duygusallıkla yazma gibi bi rutinim var.<br />
<br />
<br />
<br />surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-1280529122391854402012-11-03T18:51:00.001+02:002012-11-03T18:52:04.495+02:00iyi hayat<span style="background-color: white; color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px;">herkesin işten çıkıp evine doğru yol aldığı, yolumu araba farlarının aydınlattığı bir saatte, batan güneşin karmakarışık edip bıraktığı gökyüzünün altında, elimde antalya’dan gelmiş muzlar ve bir bankanın hediyesi olan defterim, ayağımda endonezya’da üretilmiş ayakkabılarımla bomboş okulun önünden etrafta ışıkları yanan tek binaya doğru yürüyorum ve bu akşam diyabetin tedavisine, belki ilerde bilmemnerenin cerrahisine çalışarak, ama çok çalışarak, ne tedavi metotlarının, ne aile yapısının, ne dinin, ne muz yetiştiriciliğinin değiştirilemez bir yapısının olduğu, hiçbir şeyin mutlak doğrular üzerine kurulu olmadığı bu mavi gezegende, bir gün bir şeyleri yerinden oynatabileceğime inanıyorum.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px;">ps: hem yürürken hem de yazarken "good song" çalıyordu.</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="background-color: white; color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/VRrJugyk1Yw?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-47871349340321142412012-07-27T14:18:00.001+03:002014-03-08T14:48:05.734+02:00kökler"-ya babamın şiirleri nasıldı?<div>
-baban büyük şairdi. ama tek bir şiiri yok."</div>
<div>
_ Murat Uyurkulak, "Tol", sf 98.</div>
<div>
<br></div>
<div>
<br></div>
<div>
"şimdi resim yapamam, bir çizgi bile çizemem. ama, hayatımda şimdiki kadar büyük bir ressam hiç olmadım."</div>
<div>
_ Goethe, "genç werther'in acıları" </div>
<div>
<br></div>
<div>
<br></div>
<div>
<br></div>
<div>
asla bilemem tabii, ama uyurkulak'ın bu cümleden etkilendiğini düşünmek hoşuma gidiyor.</div>surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-39045715606600508322012-06-03T23:33:00.002+03:002012-06-03T23:33:41.569+03:00tüketilme denemesi"bir paris semtinin tüketilme denemesi"nin tüketilme denemesini yazmayı istedim önce.<br />
<br />
ama aslında en güzeli, yazarı denemesini yazarken tüketmeyi denemek olurdu.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.kitaplik.com/wp-content/themes/shopperpress/thumbs/12/bir-paris-semtinin-tuketilme-denemesi-2-arkakapak.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://www.kitaplik.com/wp-content/themes/shopperpress/thumbs/12/bir-paris-semtinin-tuketilme-denemesi-2-arkakapak.jpg" width="215" /></a><a href="http://www.kitaplik.com/wp-content/themes/shopperpress/thumbs/12/bir-paris-semtinin-tuketilme-denemesi-2-onkapak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://www.kitaplik.com/wp-content/themes/shopperpress/thumbs/12/bir-paris-semtinin-tuketilme-denemesi-2-onkapak.jpg" width="219" /></a></div>surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-44585280000133224012012-04-19T18:34:00.000+03:002014-03-08T14:50:41.665+02:00alıntı no bilmemkaç<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, 'Liberation Sans', FreeSans, sans-serif; font-size: 20px; font-weight: bold; line-height: 23px;">Bence</span><br>
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, 'Liberation Sans', FreeSans, sans-serif; font-size: 20px; font-weight: bold; line-height: 23px;">Alyuvarlar, akyuvarlar, bir de alaturkadan mürekkeptir kanımız.</span><br>
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, 'Liberation Sans', FreeSans, sans-serif; font-size: 20px; font-weight: bold; line-height: 23px;">Dinlerken sıkılsa da canımız,</span><br>
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, 'Liberation Sans', FreeSans, sans-serif; font-size: 20px; font-weight: bold; line-height: 23px;">Nasıl bir şeydir (acaba güzel midir?)</span><br>
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, 'Liberation Sans', FreeSans, sans-serif; font-size: 20px; font-weight: bold; line-height: 23px;">Kim bilir.</span> <br>
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, 'Liberation Sans', FreeSans, sans-serif; font-size: 20px; font-weight: bold; line-height: 23px;"><br>
</span><br>
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, 'Liberation Sans', FreeSans, sans-serif; font-size: 20px; font-weight: bold; line-height: 23px;"><br>
</span><br>
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, 'Liberation Sans', FreeSans, sans-serif;"><span style="font-size: 20px; line-height: 23px;">Oğuz Atay, Tutunamayanlar, sf. 127.</span></span><br>
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, 'Liberation Sans', FreeSans, sans-serif;"><span style="font-size: 20px; line-height: 23px;"><br></span></span><br>
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, 'Liberation Sans', FreeSans, sans-serif;"><span style="line-height: 23px;">Kanımızdaki alaturka tınıyı dinlemekten sıkıldığımız için mi bütün bunlar? Yoksa onu bir türlü duyamadığımız için mi? Bütün bu şarkılar, kitaplar...</span></span>surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-60622367848016147322012-04-07T14:08:00.004+03:002014-03-08T14:46:06.649+02:00biz burada yok iken<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbGGw742m4WrMd4cNz1vpzBGizRhVq926ZCCRleDrb_bfwem2zHFFG_tSHdUWm3aIOuVU4RSw66lFDxhofMduJJjbGVa8ZB0xlqAE_nkrLgJcUenILchUZHQm4pKkf4W5VRRe6LDcs-A/s1600/kapak-%C3%B6n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbGGw742m4WrMd4cNz1vpzBGizRhVq926ZCCRleDrb_bfwem2zHFFG_tSHdUWm3aIOuVU4RSw66lFDxhofMduJJjbGVa8ZB0xlqAE_nkrLgJcUenILchUZHQm4pKkf4W5VRRe6LDcs-A/s320/kapak-%C3%B6n.jpg" width="320"></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<b>uyarı:</b> yazar, burada albüm kritiği yapmaya çalışmamaktadır, bu iş için sonsuz sayıda müthiş kalbiliyetli (bu sözcük kasıtlı yanlış yazılmıştır, anlamının dışındaki birtakım şeyleri de ifade etmesi amaçlanmıştır) müzik eleştirmenimiz zaten mevcut (yazar son ifadesinde sizinle dalga geçmiştir, herkes işine baksındır, bazı insanlardaki bu ne kendini beğenmişliktir).</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
dün akşam kafam bozuktu. dondurma almaya diye girdim, replikas'ın son albümünü alıp çıktım (viva la mall). sonra albümü yaladım. şaka şaka yalamadım. (asla bilemeyeceksiniz.) tabii ruh halim hala aynıydı, biraz daha yürüdüm, yarım saat bi bankta oturup geri döndüm. eve doğru giderken yağmur yağmaya başladı, ıslanmış da olabilirim, ıslanmamış da. dedim ya, kafam bozuktu. eve gelince albümü masaya bıraktım. biraz kitap okuyup uyuyakalmak istedim, bunu yatakta yaptım ki yatakta uyuyakalayım; doğru yerde doğru zamanda bulunayım, doğru kişi olayım istedim.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
falan filan derken bu sabah dinledim işte albümü. hala dinliyorum (2. ya da 3. kez olabilir). bilgisayarıma da aktardım, müzik çalarıma da; daha çok dinlerim diye. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
nasıl bi his biliyor musun, sanki oturduk da eskiden buralarda yapılan müziklerden, onları yapan müzisyenlerden filan uzun uzun konuştuk. ben çoğunu biliyor olsam bile, aralarındaki bağlantıları bilmediğimden, o zamanların müziğine genişçe bakmamış olduğumdan çoğunlukla ağzım açık dinledim. dinlemiş gibiyim yani, ufkum açıldı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
aslında böyle hissetmemi saylayan şey sadece albümdeki şarkılar değil, albümün kapağı, kartoneti, ismi, cismi de bu hissi tamamlıyor. şarkıların sözleri, açıklamaları, murat meriç imzalı yazı ve diğer ayrıntılar da beni ve diğerlerini böyle hissettirmek için, geriye dönüp bir bakmamızı sağlamak için özenle seçilmiş sanırım.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br></div>
surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-72283090764204717452012-03-10T22:48:00.000+02:002014-03-08T14:51:08.059+02:00suck it and see, alex!<span style="background-color: white;"><span style="font-family: inherit;">a clockwork orange<span style="line-height: 18px;">'ın başlarında (16. dakika filan) alex, evine gider. oturduğu apartmanın her yeri zarar görmüş, çer çöple kaplı girişinde duvara çizilmiş bi resim görürüz. resmin her yerine tebeşirle penis vs. çizilmiş ve müstehcen sözler yazılmıştır. işte "</span>suck it and see<span style="line-height: 18px;">" de onlardan biri.</span><br style="line-height: 18px;"><br style="line-height: 18px;">arctic monkeys<span style="line-height: 18px;">'in albümünün adı buradan gelmiş gibi duruyor. hem solistin adı da </span>alex<span style="line-height: 18px;"> filan ya.</span></span></span> <br>
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: inherit;"><span style="line-height: 18px;"><br>
</span></span></span><br>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.dominorecordco.com/images/artists/arctic_monkeys/1024_540/Suck_It_and_See_7_.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://www.dominorecordco.com/images/artists/arctic_monkeys/1024_540/Suck_It_and_See_7_.jpg" width="320"></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://farm5.staticflickr.com/4151/5197659197_ffa8a6d012_z.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="260" src="http://farm5.staticflickr.com/4151/5197659197_ffa8a6d012_z.jpg" width="320"></a></div><span style="background-color: white;"><span style="font-family: inherit;"><span style="line-height: 18px;"><br>
</span></span></span>surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-6483211958079258842011-12-18T00:11:00.000+02:002014-03-08T14:52:30.478+02:00"çanakkale sendromu"<span style="background-color: #e9e4d3; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">"Bütün cepheleri boşlayıp son cephede insanüstü bir performans göstermek: Türkiye’nin bir ruhu varsa son cephelerde geziniyordur. Biz kaderci değiliz, keşke öyle olsaydık, daha beter bir şey var bizde. Başımıza ne geleceğini bilip olası felaketlerden zevk almak. Canavarı görünce uçuruma doğru koşuyoruz, korkudan değil. Canavarla dövüşmek için sırtımızı uçuruma vermemiz lazım. Son dakikadaki kornere çıkıp karşı kalede gol arayan kalecilere sorun, Türkiye’nin ruhunu en iyi onlar bilir."</span><br>
<span style="background-color: #e9e4d3; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;"><br>
</span><br>
<span style="background-color: #e9e4d3; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;">demiş emrah serbes (afili parçalar no.43). </span><br>
<span style="background-color: #e9e4d3; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; text-align: justify;"><br>
</span><br>
<span style="background-color: #e9e4d3; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-size: 12px;">futbolun metafor olarak kullanılmasına bitiyorum. "piknikte dömivole"yi okurken fark ettim bunu, "santrforun rüyası"nı okurken bundan emin oldum. ve hatta şu an "kalecinin penaltı anındaki endişesi"ni okuyarak devam ediyorum. devam edeceğim. </span></span></span>surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-32464286168784445762011-12-02T21:43:00.000+02:002014-03-08T14:49:18.282+02:00dr. livingstone, i presume!"afrika araştırmaları tarihindeki en ünlü deyiş ('dr. livingstone, i presume!') 10 kasım 1871 sabahı tanganika gölü kenarındaki arap istasyonu ujiji'de söylenmişti. kaybolduğu varsayılan kâşif gayet iyiydi ve aylardan beri nazik köle tacirlerinin cömertliği sayesinde canlı kalmıştı."<br>
<br>
"ekvator hikâyeleri"nden, sf. 126, g. guadalupi - a. shugaarsf.<br>
<br>
henry morton stanley, kendisinden uzun süredir haber alınamayan dr. livingstone'u gördüğünde böyle demiş. bi de arthur dent, birilerinin kılığına girmeli (ne deniyordu cidden hatırlamadım) bi partide kim olduğunu soran tricia'ya böyle cevap vermişti. o akşam tricia ise darwin olmuştu.<br>
<br>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://28.media.tumblr.com/tumblr_kz422tC9NF1qat0bfo1_500.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="http://28.media.tumblr.com/tumblr_kz422tC9NF1qat0bfo1_500.png" width="320"></a></div>işte ben filmi izlediğimde bu sahneyi anlamamıştım. şimdi anladım. aslında ilk başta bi heyecan yaptım, biri stanley biri livingstone muydu yoksa filan diye. ama tabii, douglas adams kitabı olunca darwin'in nerede çıkacağı belli olmuyor. oysa yap tricia'yı stanley, ben de bi şey buldum diye sevineyim.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-14779359261168967612011-11-21T01:40:00.000+02:002014-03-08T14:49:03.454+02:00ne kadar zaman olmuş buraya bir şey yazmayalı. demek ki böyle heyecanlanmam filan gerekiyormuş (neden "filan" dediysem, bu sefer "basit heyecanlılıklarımı gizlemeye" çalışmıyorum ki!).<br>
<br>
barış bıçakçı'nın yeni kitabını okuyordum, "sinek ısırıklarının müellifi". kitabın her yerini her şeyini alıntılayabilirim. konusu açıldığında hakkında fazlaca konuşabilirim. yani eğer kullanılan kelime sayısı da evrendeki atom sayısı gibi sabitse, bıçakçı'nın kitabında her şeyi çok iyi anlattığı için kullanmasına gerek kalmayan onlarca, yüzlerce kelimeyi ben o kitaptan bahsederken etrafa saçıp kelime kotasını doldurabilirim.<br>
<br>
bu kadar heyecan yapmamın sebebi, sayfa 77'deki (24.bölüm) şu paragraf:<br>
"ülkemizi karış karış bilen ve seven bir ziraat profesörü, 1957 yılında yayımlanan kitabında, bir mayıs günü iç anadolu'nun bozkırlarında hangi otları yediğini anlamak için kara gözlü bir koyunun peşinden saatlerce dolaştığını anlatıyor, birkaç bölüm sonra da bu kez orta karadeniz'deki bir ormanın sonbahar renklerinin dökümünü yapıyor: 'koyu yeşiller köknar, açık yeşiller çam. altın sarısı yapraklar titrek kavak. limon sarısı yapraklar gürgen. turuncu-sarı ve kızıl yapraklar kayın. pas renkli yapraklar meşe.'"<br>
<br>
ben o kitabı çok severim. hatta bende ondan 2 tane var, biri balıkesir'de, biri samsun'da evde. hani aklıma gelirse açıp bakayım diye. daha ne güzellikler var içinde. demek ki barış bıçakçı da okumuş, sevmiş. demek ki bi türlü okumasını istediğim kimseye okutamadığım kitabı, en sevdiğim yazar okumuş. okumakla kalmamış kitabında o kitaptan bahsetmiş ki ben bu sayede çok güzel bi kitap okurken çok güzel bi kitap daha okuyabileyim. şu an saçmaladım ama bugün bi öföri sık gelmiyor, kolay atlatılmıyor.<br>
<br>
"sinek ısırıklarının müellifi"nde kitap boyunca başka kitaplardan (alıntı yaparak ya da yapmadan) bahsetmiş bıçakçı; ama sanırım bu hariç hepsinde ya yazarın ya da eserin adını vermiş. bunda kasıtlı mı belirtmemiş emin değilim ama ben de yazmayacağım hangi kitap olduğunu ki ben de çok güzel bi kitaptan sevgiyle bahsederken çok güzel bi kitaptan daha sevgiyle bahsedebilmiş olayım.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-83316110350322208782010-08-23T06:07:00.000+03:002014-03-08T14:52:42.385+02:00franny ve zooey'i okurken<span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(34, 34, 34); line-height: 18px; font-family:QuicksandBook, Helvetica, Arial, sans-serif;font-size:15px;"><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 22px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">salinger <strike style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">bana hiç acımıyor</strike> çok acımasız. kendilerini kolaylıkla ifade edebilen adamlar, kadınlar betimlemiş. herkes çok zeki, herkesin geniş ve objektif bir bakış açısı var. zaten bu yüzden çok rahatlar. kafaları rahat değil ama.</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 22px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">olmaları gerektiği gibi olmayı başarmış karakterler bunlar sanki.</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 22px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">kendime yakın hissettiğim bir sürü roman karakteri gibi sıkkın, üzgün, takıntılı filan da olsalar, <strike style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">bizim</strike> benim bir türlü yapamadığım<strike style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">ız</strike> şeyi yapmışlar, öz-memnuniyetlerini sağlamışlar.</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 22px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">kendimi roman karakterleriyle karşılaştırmam şimdi biraz <s style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">sıkıntılı</s> saçma geldi ama; ben franny’yi her türlü döverim yani.</p></span>surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-60065798940583049402010-08-23T06:05:00.000+03:002014-03-08T14:54:53.454+02:00babam hapse girmiş ve karate biliyorum.<span class="Apple-style-span" style="font-family: QuicksandBook, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; color: rgb(34, 34, 34); line-height: 18px; ">insanların <strong style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; font-family: QuicksandBold, Helvetica, Arial, sans-serif; font-weight: bold; ">9 katlı top</strong>u vardı. insanların halası <strong style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; font-family: QuicksandBold, Helvetica, Arial, sans-serif; font-weight: bold; ">almanya</strong>‘dan bi şeyler getiriyordu. insanlar benim hiç bilmediğim <strong style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; font-family: QuicksandBold, Helvetica, Arial, sans-serif; font-weight: bold; ">oyun</strong>ları biliyor + rahatlıkla oynuyordu. insanların <strong style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; font-family: QuicksandBold, Helvetica, Arial, sans-serif; font-weight: bold; ">bisiklet</strong>leri çok iyiydi. hatta bazı insanların<strong style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; font-family: QuicksandBold, Helvetica, Arial, sans-serif; font-weight: bold; ">kaykay</strong>ı bile vardı. insanlar gidip bakkala bi şey <strong style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; font-family: QuicksandBold, Helvetica, Arial, sans-serif; font-weight: bold; ">yazdır</strong>abiliyorlardı. insanlar <strong style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; font-family: QuicksandBold, Helvetica, Arial, sans-serif; font-weight: bold; ">ağaca çıkmak</strong> konusunda olmasa da <strong style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; font-family: QuicksandBold, Helvetica, Arial, sans-serif; font-weight: bold; ">ağaçtan inmek</strong>te benden çok çok daha iyiydiler.</span><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: QuicksandBook, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; color: rgb(34, 34, 34); line-height: 18px; "><br></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: QuicksandBook, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; color: rgb(34, 34, 34); line-height: 18px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 22px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">insanlar dediğim yaşıtlarım tabii. o zamanki. ben de 4-5 filanım herhalde.</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 22px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">ben de gayet normal bir banka memuru olan babamın eskiden hapiste yattığını iddia ettim. “benim babam seninkini döver”in oz versiyonu.</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 22px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">hemen arkasından “karate biliyorum” dedim ve ellerimi “hi-yaa” pozisyonuna soktum (bence bunu herkes anladı). </p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 22px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; ">“ben de pisimdir haaa” hesabı.</p></span></div>surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-28285195731011229882010-07-08T14:34:00.000+03:002014-03-08T14:49:39.279+02:00benimle hiç alakası olmayan bi iddia üzerine.birisi birisine milkshake için 38 sözcük bulmaktan filan bahsetmiş bulundu gözlerimin önünde. ben de can sıkıntısından bunu üstüme alınıp çelınç ilan ettim. ama kuğl da bi insan olduğumdan, bi hafta kadar bekledim kendi işlerini kendilerinin halletmesini ve sanırım, onlar bu iddiayı benim kadar önemsemediler.<div><br><div><div style="text-align: center;"> </div><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 290px; height: 290px;" src="http://ocanada.com.au/shop/media/catalog/product/cache/1/image/5e06319eda06f020e43594a9c230972d/c/r/crispycrunch-milkshake.png" border="0" alt=""><span class="Apple-style-span" style="font-size: x-small; "><div style="text-align: center;"> mmm pek nefiz.</div></span></div><div><br></div><div>alın size milkshake üzerine 38 sözcük:<br><div><br></div><div><span class="Apple-style-span" style="color: rgb(51, 51, 51); "><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family:georgia;"><i>özellikle buz gibi olanlarının aslında pipet yerine kaşık kullanılarak gerçekleştirilmesi gereken içiminin zorluğu, kendisini tanımlamak için kullanılmak istenen otuz sekiz sözcüğü bulma aşamasında çekilen çileden kimi açılardan bakıldığında kat kat üstün olmakla birlikte, bunca sözcüğü okumanın zahmetinden azdır.</i></span></span></span></div></div></div>surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-2758716887500880542010-02-27T11:08:00.000+02:002014-03-10T19:35:00.106+02:00alıntı #6 #7"düşünüyorum, o halde varım. bu cümle, insanları tek tek alakadar ettiği zaman tamamen yanlış ve gerçeğe aykırı. o cümle günümüzde şöyle olmalı: hikayemi anlatıyorum, o halde varım."<br><br><span style="color: rgb(255, 0, 0);">amerika mektupları</span>'ndan (<span style="color: rgb(255, 0, 0);">joachim zelter</span>)<br><br>kitabın derdini en iyi anlatan cümle bu bence. ama bi de şu var:<br><br>"benim düşünceme göre, bizim gibiler, başkalarından bir fazla boyutla donatılmış bizim gibi iddialı, bizim gibi içi özlem dolu insanlar, bu dünyadaki hava dışında soluyacakları bir başka hava, zaman dışında ayrıca sonsuzluk olmadı mı yaşayamazlar; bu sonsuzluk da gerçeğin ülkesidir işte. mozart'ın müziği ve senin büyük yazarlarının yaptıkları da bunun içinde kerametler gösteren, idealleri uğruna can veren ve insanlık için yüce örnekler oluşturan ermişler de bunun içindedir. ama her gerçek eğilim, her gerçek duygu da, isterse kimsenin bunlardan haberi olmasın, kimse bunları görüp bi kenara kaydederek gelecek kuşaklar için saklamasın, bu sonsuzluk kapsamına girer. sonsuzluk içinde sonraaki kuşaklar diye bir şeyden söz açılamaz, birlikte yaşamalar vardır sadece."<br><br><span style="color: rgb(51, 51, 153);">bozkırkurdu</span>'ndan (<span style="color: rgb(51, 51, 153);">hermann hesse</span>)<br><br>yazarın dediklerini "hikayeni anlatmazsan da varsın" olarak da yorumlayabilirim.<br><br>şimdi kim haklı diye sormak yanlış olur; hesse "bir başka boyutla donatılmış insanlar"dan bahsediyor, zelter ise -belirtmemiş olsa bile- normal insanlardan. ama "fark eder mi?" diye sormaya da hakkım var.<br><br>ps: (bkz: <a href="http://thismachinekillsme.blogspot.com/2009/10/alnt-4-special-thanks-onur.html">alıntı #4</a>) - "gönlünde yatan türden bilgi"nin de anlatılan hikayelerden oluştuğuna inanıyorum.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-1252122719425751222010-01-22T02:10:00.000+02:002014-03-08T14:46:37.333+02:00koc - boat behind klibini yeni fark etmem.(ya da ettim). <br>
<br>
şimdi, az önce şimdi izledim bunu. böyle sevimli bi yol klibi çekmiş olmaları hoşuma gitti. <br>
<br>
<br>
<object height="252" width="400"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/df2K91QSqJE&hl=en_US&fs=1&rel=0&color1=0x006699&color2=0x54abd6&border=1"><param name="allowFullScreen" value="true"><param name="allowscriptaccess" value="always"><embed src="http://www.youtube.com/v/df2K91QSqJE&hl=en_US&fs=1&rel=0&color1=0x006699&color2=0x54abd6&border=1" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="400" height="252"></object><br>
<br>
<br>
o değil de, "ocean" yazılı kartonu tutan kız bildiğin karen o sanki? <br>
<br>
o da değil de, oye'nin gözlüğünün mahallenin muhtarlarındaki amcanın gözlüğünden olması?<br>
<br>
bidebide, sonunda youtube'dan vidyo eklemeyi öğrendim, nası seviniyorum.<br>
<br>
ayrıca; declaration of dependence albümünün 1. ve 2. kliplerinde (yani mrs cold ve boat behind) kızların aynı olması filan dikkatimi çekti de yazmaya üşendim, sanki çok bi gerekli değil ya yazmam. ama yine de birisi yazarsa daha önce fark ettiğimin kanıtı olsun istedim. küçük hesapların insanıyım ben.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-32566840568264449662009-12-18T21:55:00.000+02:002014-03-08T14:49:53.892+02:00alıntı #5"okul binamız bu hikayenin neresinde yer almalı bilmiyorum. hep aynı yöne kıvrılan merdivenleri, anlatılmasa da olur kapısı, pencereleriyle benzerlerinden farksızdı. bizimki çamların arasında denize nazır olanıydı; bozkırın ortasında olsa ne değişirdi? <span style="color: rgb(255, 0, 0);">gözü uzaklara dikili kendini beğenmişliktir okul binaları.</span>"<br><br>aysun sezer yazmış, kitap-lık'taki "bay meursault" hikayesinden (aralık 2009, 133).<br><br>lisedeyken okulun binasına bok atıp dururdum, böyle bi ifade gücüm olmadığından heralde. yoksa his aynı bence, okulu sevmemenin cümleleri.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-68045175516613601682009-10-17T23:24:00.000+03:002014-03-08T14:55:35.526+02:00dr. evil and his friend çaklıt kid<span style="color: rgb(102, 102, 204);">dr.evil and his friend çaklıt kid</span>, geleceğe dair şeytani planları olan iki arkadaştır.<br><br><span style="color: rgb(255, 0, 0);">dr.evil</span>, ileride tıp okulundan mezun olduktan ve çok çok çalışıp dünyayı aids'den kurtardıktan sonra şeytani bi planı uygulamak isteyen kişlidir.<br><br><span style="color: rgb(255, 0, 0);">çaklıt kid</span>, "her silah öldürür. akıl yaşta değil baştadır. bi de şey, deniz suyu tuzludur." diyen, doymak bilmez bi aforizma canavarı, bi filozoftur. ve ileride, dr.evil onu iyileştirdikten sonra, şeytani planını uygulamak isteyen kişidir.<br><br><span style="color: rgb(255, 0, 0);">plan</span>, aids'in üstünden silinmesiyle rahat bi nefes alan dünyaya gününü gösterecek, panzehiri sadece dr.evil ve çaklıt kid ikilisinde bulunan verem benzeri bi salgınla yayılacak korkunç bi hastalığı piyasaya sürmektir.<br><br><span style="color: rgb(102, 102, 204);">dr. evil and his friend çaklıt kid</span> ikilisi, sattıkları panzehirlerden kazandıkları parayla düzinelerce <span>tutti frutti tequelas içmeyi ve dünyayı başka bi aforizmayı, kimsenin duymaya henüz hazır olmadığı bi aforizmayı, kaldırabilecek seviyeye getirmeyi </span>amaçlamaktadır.<br><br><br><br>not: ali, this is for you.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-82233054560201004932009-10-07T19:59:00.000+03:002014-03-08T14:56:04.218+02:00alıntı #4 (special thanks: onur)<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://ncowie.files.wordpress.com/2009/04/catcher-rye-full.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 401px; height: 265px;" src="http://ncowie.files.wordpress.com/2009/04/catcher-rye-full.jpg" alt="" border="0"></a><br>"bir kez tüm bu bay vinson'ları atlattıktan sonra, gönlünde yatan türden bilgiye adım adım yaklaşmaya başlayacaksın; yani, istiyorsan, arıyorsan ve bekliyorsan onu. diğer pek çok şeyin yanında, insanların davranışları karşısında aklı karışan, korkuya kapılan, hatta hasta olan ilk kişinin sen olmadığını anlayacaksın o zaman. bu konuda hiç de yalnız değilsin. heyecan ve dürtüyle öğrenmek isteyeceksin. aynı senin şimdiki durumunda, pek çok, pek çok insan ahlaksal ve ruhsal sorunlarla karşılaşmış. ne mutlu ki, bazıları bu sorunları yazmışlar. onlardan öğreneceksin bunları; eğer istersen. aynı biçimde, bir gün senin önereceğin bazı şeyleri başka birinin gelip senden öğrenmesi gibi. ne güzel bi düzen bu, sırayla, karşılıklı. ve, eğitim de değil bu. tarih bu. şiir bu." (sf. 179-180)<br><br><br>not: neden special thanks onur'a? çünkü çavdar tarlasında çocuklar (the catcher in the rye) okumamı o tavsiye etti.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-34827842813498524682009-09-29T10:55:00.000+03:002014-03-08T14:56:33.719+02:00oh-noo!taaa samsun'a gidecek olmak. taaa oraya.<br><br>büyük bavul, küçük bavul. içleri full dolu. boş bi gardrop. bissürü atılacak eşya. bissürü götürülecek eşya. sinir bozucu çamaşır makinası. daha sinir bozucu anne nasihatları.<br><br>keşke yatağımı da götürebilsem lan, resmen ranzada yatıcam. e ben hiç yatmadım ki ranzada?<br>keşke masamı da götürebilsem lan, resmen ufak bi masada çalışıcam. e ben hiç çalışmadım ki ufak masada?<br><br>keşke <span style="color: rgb(255, 0, 0);">tatili de</span> götürebilsem lan, resmen tıp okuycam. e ben okumadım ki hiç tıp?surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-8107559834293787122009-09-26T23:15:00.001+03:002014-03-08T14:58:17.865+02:00uçmak-uçmakfilmlerin, kitapların etkisinde kalıyorum ben. şimdi de <span style="color: rgb(255, 102, 0);">douglas adams</span>'ın bi kitabındaki ve <span style="color: rgb(204, 51, 204);">kusturica</span>'nın bi filmindeki "uçma" eyleminin gerçekleşebilme şekline bayılıyorum.<br><br><span style="color: rgb(204, 51, 204);">arizona dream</span>'de eğer kimse sizi fark etmezse, uçtuğunuzu yani, uçabilirsiniz. evlerin camlarından filan içeri bakarak yani. ki elaine anlatır axel'e bunu gençliğinde yapabildiğini.<br><br><span style="color: rgb(255, 102, 0);">otostopçu'nun galaksi rehberi</span>'nde (hangi kitapta geçiyodu hatırlamıyorum ama) uçtuğunuzun farkına vardığınız an, uçuş biter. başkalarının görüp görmemesi önemli değildir, yeter ki siz fark etmeyin uçtuğunuzu.<br><br>film olanında uçmaya, uçmayı isteyerek başlarsınız, yani elaine öyle yaparmış, gençken.<br><br>kitap olanında uçmak, düşerken dikkatinizin dağılmasıyla, yani bi anlığına düştüğünüzü unutup başka bi şey düşünmeye başlamanızla gerçekleşir, yani arthur'un yaşadığı bu.<br><br>filmde, yönetmenin filmlerinde hissedilen o naif duyguyla, süzülerek uçulur.<br><br>kitapta, yazarın espri anlayışına paralel bi absürtlük vardır, farkında olmadan uçulur.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-69532570173907080932009-09-13T22:16:00.000+03:002014-03-08T14:57:42.630+02:00asabiyet v.s. asabiyetpek sakin biriyle pek asabi birinin sinirlenmesi bir tutulamaz bence. baştan söyleyeyim: ben sakin insanın sinirinden korkarım.<br><br>asabi adamımız yıllardır; birisi çarpsa bağırır, maç izlerken bağırır, çay kötüyse bağırır, biri yanlış bi şey yaparsa kesin bağırır. sakin adamımız bu tip olayların hepsinde öfkesini (varsa) bastırır, sakin sakin devam eder.<br><br>tıpkı maden ocaklarında biriken metan gazı gibi, sakin insanımızın da açığa vurulmamış öfkesi vardır bence içinde. o sinirlenirse tam sinirlenir gibi sanki. asabi insanımız ise sürekli sinirini boşalttığında onun sinirlenmesi biraz tırt olur, pek sallanmaz. (belki de bu yüzden böyle kolay sinirlenen insanların neşesi pek güzel olur.)<br><br>sonuç olarak; sakin asabiyet, asabi asabiyeti çok feci benzetir.<br><br><br>not: iyi anlatamadım ben bunu yahu.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-58029622862107268852009-09-10T20:44:00.000+03:002014-03-08T14:58:36.005+02:00reklamsa reklam!"are we want the funk, we want the funk" lalala diye giden bi şarkı var arkaplanında <a href="http://www.youtube.com/watch?v=1cNDSPutas8">bu reklamın</a>. üç adet okullu çocuk dansediyor, çok kugl bi dansları var kerataların. aynı ben.<br><br><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhF8iT7vd1LBb7FeQnxmVxRHgR97NK8AIpKeso6oAgIeCuEsOQZITphRbIfZchEQ_SMHwtNDXFyWdU_XyOKcvMc3DRMN40x5tGdqb3E9XBG_uqi2l6yPf4RdhhsOro8mLAwnq7qmTo_Zg/s1600-h/arewwtf.jpg"><img style="cursor: pointer; width: 200px; height: 149px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhF8iT7vd1LBb7FeQnxmVxRHgR97NK8AIpKeso6oAgIeCuEsOQZITphRbIfZchEQ_SMHwtNDXFyWdU_XyOKcvMc3DRMN40x5tGdqb3E9XBG_uqi2l6yPf4RdhhsOro8mLAwnq7qmTo_Zg/s200/arewwtf.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5382006996059404130" border="0"></a><br><br>bu arada şarkı "gerardo-we want the funk" imiş (araştırmacı blogçuluk).surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-89299225833831157942009-09-07T18:38:00.001+03:002014-03-08T14:59:32.618+02:00yeni mail adresim!cekoslovakyalilastiramadiklarim@abcdefghijklmnopqrstuvwxyzabcdefghijklmnopqrstuvwxyzabcdefghijk.com<br><br><br>cidden!!!surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4583647725887123658.post-51087802800174407182009-09-05T21:22:00.000+03:002014-03-08T14:56:59.916+02:00philippe "yazar" djian (alıntı #3)<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijcjjPlDIOSno23ZuQK_VYAGKYoGz5ExoM4vI23ibhsa9NcY0K1K1FHN4MxoTdVvljiU0QWmM4B4IJZmse5j9UpyV0Ih9JPwvwv_pFleiM912ovtJ2l1KnPgWWddpPn77EFdpcl2RhFg/s1600-h/djianfilip.jpg"><img style="cursor: pointer; width: 154px; height: 102px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijcjjPlDIOSno23ZuQK_VYAGKYoGz5ExoM4vI23ibhsa9NcY0K1K1FHN4MxoTdVvljiU0QWmM4B4IJZmse5j9UpyV0Ih9JPwvwv_pFleiM912ovtJ2l1KnPgWWddpPn77EFdpcl2RhFg/s200/djianfilip.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5382007522496437218" border="0"></a> <a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijcjjPlDIOSno23ZuQK_VYAGKYoGz5ExoM4vI23ibhsa9NcY0K1K1FHN4MxoTdVvljiU0QWmM4B4IJZmse5j9UpyV0Ih9JPwvwv_pFleiM912ovtJ2l1KnPgWWddpPn77EFdpcl2RhFg/s1600-h/djianfilip.jpg"><img style="cursor: pointer; width: 154px; height: 102px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijcjjPlDIOSno23ZuQK_VYAGKYoGz5ExoM4vI23ibhsa9NcY0K1K1FHN4MxoTdVvljiU0QWmM4B4IJZmse5j9UpyV0Ih9JPwvwv_pFleiM912ovtJ2l1KnPgWWddpPn77EFdpcl2RhFg/s200/djianfilip.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5382007522496437218" border="0"></a><br><br><span style="color: rgb(51, 102, 255);">philippe djian</span> favori yazarlarımdan olmuştur, ilk defa bi kitabını okumaya başladığın andan itibaren. çeşitli durum ve konularla ilgili yaptığı değerlendirmeler mükemmeldir bence. kitaplarından not defterlerime sayfalarca not almışlığım, utanmadan sıkılmadan kimi tespitlerini etrafımdakilere satmışlığım vardır.<br><br><span style="color: rgb(51, 102, 255);">eşiktekiler</span>'in ilk bölümünde nefis bi yazar-şair karşılaştırması (karşılaştırma demese miydim tesbiddir belki de tesbid) var, aklıma geldikçe gülümserim. biraz uzunca bi alıntı olcak gibi; ama bana kalsa kitabı komple alıntılardım. dikkat! ahan-da:<br><br>"henri ile birlikte mutfaktaydım, onu yarım yamalak dinlerken sakin sakin bir şeyler ayıklıyordum. şiirin her şeyden üstün olduğunu bilmem kaçıncı kez kanıtlıyordu bana. işin en korkunç yanı, haklı olmasıydı, ama ben bunu kabul etmeyi her zaman reddetmişimdir. roman yazabilirdim, bir sürü öykü yazabilirdim, ne var ki doğru dürüst tek bir şiir bile yazma yeteneğim yoktu; şiir benim çok iyi bilmediğim bir alandı. birkaç tümceyle sizi alaşağı eden, soluğunuzu kesen bu adamlara karşı sonsuz bir hayranlık duyuyordum; ancak işin can sıkıcı yanı, bunların tümünün yarı kaçık olmalarıydı. kendi kendime sorup öğrenmek istediğim sorulardan biri şuydu: acaba şiir mi insanı delirtiyordu, yoksa tersi mi söz konusuydu? ama gördüğüm şey de şuydu: bir yazar akşam yemeği hazırlayabiliyor, bir ozan ise bu sırada ayaklarını masanın altına uzatmaktan başka bir şey yapmıyordu."<br><br>son cümleyi çok sevdiğim için koca paragrafı alıntıladığımı itiraf ediyorum.surudeki asosyal koyunhttp://www.blogger.com/profile/15235585375775130760noreply@blogger.com1