26 Eylül 2009 Cumartesi

uçmak-uçmak

filmlerin, kitapların etkisinde kalıyorum ben. şimdi de douglas adams'ın bi kitabındaki ve kusturica'nın bi filmindeki "uçma" eyleminin gerçekleşebilme şekline bayılıyorum.

arizona dream'de eğer kimse sizi fark etmezse, uçtuğunuzu yani, uçabilirsiniz. evlerin camlarından filan içeri bakarak yani. ki elaine anlatır axel'e bunu gençliğinde yapabildiğini.

otostopçu'nun galaksi rehberi'nde (hangi kitapta geçiyodu hatırlamıyorum ama) uçtuğunuzun farkına vardığınız an, uçuş biter. başkalarının görüp görmemesi önemli değildir, yeter ki siz fark etmeyin uçtuğunuzu.

film olanında uçmaya, uçmayı isteyerek başlarsınız, yani elaine öyle yaparmış, gençken.

kitap olanında uçmak, düşerken dikkatinizin dağılmasıyla, yani bi anlığına düştüğünüzü unutup başka bi şey düşünmeye başlamanızla gerçekleşir, yani arthur'un yaşadığı bu.

filmde, yönetmenin filmlerinde hissedilen o naif duyguyla, süzülerek uçulur.

kitapta, yazarın espri anlayışına paralel bi absürtlük vardır, farkında olmadan uçulur.

1 yorum:

Alp dedi ki...

kitaptaki hali bence daha doğru ya.hakkaten de öyle oluyo, onun ne zaman başladığını anlamıyosun, bilmiyosun.sadece ne zaman bittiğini fark ediyosun ki, farkına vardığın zaman bitiyo:) öte yandan, dünya senin algıların elverdiğince vardır, sen olmadan dünya da yoktur.yani uçman başkalarının görmesi seni etkilemez(bence)